Haber

Fidan: Ya büyük savaşa gideceğiz ya da büyük barış-1

? Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bugün Katar’ın başkenti Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Pir Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile ortak basın toplantısına katılarak açıklamalarda bulundu. Bakan Fidan, şunları söyledi: ‘Bölgemiz tam anlamıyla bir dönüm noktasında. “Ya mevcut konjonktürden daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa gideceğiz” dedi.

Bakan Fidan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

‘İkili ilişkilerimizin yanı sıra şu anda gündemimizdeki en önemli konu Gazze’de devam eden savaştır. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlar tüm insanlığın vicdanını acıtıyor. Filistinli kardeşlerimizi okullarda, hastanelerde, camilerde dahi çocukları ve hastaları ne olursa olsun hedef almak insanlık suçudur. Tüm dünyanın gözü önünde yapılan bu vahşete, vicdan sahibi herkesin bir son vermesi gerekiyor. İslam dünyası olarak birlik ve beraberlik içerisinde ortak tutum ve eylemler geliştirmek zorundayız. Bunu sağlamak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

YOĞUN DİPLOMASİ TEMPOSU

Beyrut, Cidde ve Kahire’yi iki kez ziyaret etmeden önce dün Abu Dabi’de, Pazartesi günü Tahran’daydım. Bölge ülkeleriyle istişare ve koordinasyon içinde bu trajedinin sona ermesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız yoğun bir lider diplomasisi temposu içerisinde, bu gözyaşlarını durdurmak ve savaşı durdurmak için bölge liderleriyle, dünya liderleriyle yoğun bir şekilde çalışıyor.

KARA OPERASYONU KATLİAM OLACAK

Gazze’deki masum sivillere yönelik toplu cezalandırmaya dönüşen saldırıları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Gazze’deki Filistinlilerin evlerinden sökülmesine razı olmayacağız. Bu sadece Filistinlilere yönelik bir zulüm olmayacak, aynı zamanda Mısır, Ürdün ve Beyrut’u istikrarsızlaştıracak bir gelişme olacaktır.

İsrail’in bu hatasından derhal vazgeçmesi gerekiyor.

Gazze’ye yapılacak kara operasyonu bu vahşeti tam bir katliama dönüştürecektir. Gazze’deki savaşı ve sivillere yönelik saldırıları durdurmak için alınabilecek önlemler acildir. Derhal ateşkes ilan edilmeli, insani yardım koridoru oluşturulmalı.

YA BÜYÜK BİR SAVAŞ YA BÜYÜK BARIŞ

Değerli basın mensupları, bölgemiz tam anlamıyla bir dönüm noktasındadır. Ya mevcut konjonktürden daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa gideceğiz. Tanıştığım tüm muhataplarım, bunu açıkça söylemeseler bile, bu gözlemimi paylaşıyorlar. Biz hem taraflara hem de bölge dışı aktörlere sağduyu vaaz ederken bazıları yangını körüklüyor. Dayanışma adı altında İsrail’in suçlarını teşvik edenler de bu suça ortaktır.

‘ŞİMDİ SOMUTLULUK ADIMLARI İÇİN HAREKETE GEÇME ZAMANI’

Mevcut krizin coğrafi olarak yayılmasını engelleyemezsek tüm dünyayı çok daha kötü günler bekliyor. Filistinlilere karşı işlenen bu suçları her zaman eleştirdik ama sadece eleştirerek, kınayarak hiçbir yere varılamayacağını da görüyoruz. Yıllardır İsrail kınamalara kulak tıkamaya, istediğini yapmaya devam ediyor. Artık somut adımlar atma zamanıdır.

Şunu bir kez daha vurgulamak isterim. Filistin sorununa adil bir siyasi çözüm bulunmadan bölgemizde kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesi mümkün olmayacaktır. İsrail, kalıcı güvenlik ihtiyacını silahla, şiddetle, baskıyla karşılayamayacağını bilmelidir. Bugünün sözde zaferleri yarın daha büyük yenilgilere yol açacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi bu sorunu çözmenin tek yolu, 1967’lerin sonlarında başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen, coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin hayata geçirilmesidir.

GARANTİ MEKANİZMASI

Bu konuda herkesin sorumluluk alması ve somut adımlar atması gerekiyor. Bu nedenle kefil sistemini somut bir öneri olarak gündeme getirdik. Türkiye dahil bölgedeki Müslüman ülkelerin bu mekanizmada aktif rol oynamasını istiyoruz. Bölgesel sahiplenme anlayışıyla oluşturulacak bu mekanizma, İsrail ve Filistin’in yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini denetlemeli, gerekirse tarafları buna zorlayabilmelidir.

Katar’ın Filistin konusunda üstlendiği rol ve sorumluluğu büyük önemsiyoruz. Katar şu ana kadar Gazze’deki insani durum bağlamında son derece proaktif ve özverili bir rol oynadı. Katarlı kardeşlerimizin son dönemde rehinelerin serbest bırakılması yönündeki çabaları da takdire şayandır. Türkiye ve Katar olarak bundan sonra da yakın işbirliği ve istişare içinde olmaya devam edeceğiz. Bugünkü toplantılarımız bu bağlamda çok faydalı oldu. Tüm uluslararası toplumu barışı tesis etmeye yönelik girişimleri desteklemeye içtenlikle davet ediyoruz.

SORU CEVAP

Fidan, basın mensubunun sorusuna şu şekilde yanıt verdi;

‘2009 ve 2014’te şahit olduğumuz Gazze kuşatmalarına kıyasla bu sefer daha büyük bir yıkım ve ölüm olduğunu görüyoruz. Sevgili dostumun da belirttiği gibi özellikle bu sefer elektrik ve suyun kesilmesi ve temel insani yardım malzemelerinin Gazze’ye girişinin engellenmesi büyük bir felakete yol açıyor. daha büyük bir insani felaket ve bu felaket devam ediyor.

Asıl sorun, ölüm ve yıkım arttıkça bölgede buna tepkinin de doğal olarak artacak olması ve bu tepkinin sonuçlarını tahmin etmenin mümkün olmamasıdır. Ama şunu biliyoruz: Alternatif olarak ortaya koyacağımız barışçıl bir çözüm ve plan var. Bunu benimsersek şu an itibariyle bu risklerden uzaklaşmak mümkün. Ancak aksi takdirde giderek daha büyük bir risk senaryosunun içine düşeriz.

AVRUPA VE KUZEY AMERİKA ÜLKELERİNİN AÇIK DESTEĞİ

Özellikle bazı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin İsrail’in her türlü askeri müdahalesini alenen desteklemesi, Gazze’deki yıkım ve felaketi kınamaması veya engellememesi çok önemli bir çifte standart yaratıyor. Bu durum, dünyada halihazırda bozulmaya başlayan diğer istikrarlar üzerinde daha da yıkıcı bir rol oynuyor. Gazze’deki tarafların tavırları insani değerlerden, ahlaki değerlerden, ilkelerden ve stratejik akılcı analizlerden ne kadar uzaklaşırsa, sadece bölgede değil, küresel ölçekte de daha büyük riskler bizi bekliyor.

‘BÖLGEMİZ DAHA BÜYÜK RİSKLERE HAZIR’

İnsanlığın tarihinde ortaklaşa inşa ettiği değerleri sınadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu sınavdan, bu sınavdan kalma şansımız yok. Yaşananlar ve takınılan tavır sadece Gazze’de yaşananlarla ilgili değil. Bu, insanlık olarak 21. yüzyılda, 2023 yılında ulaştığımız uygarlık düzeyinin göstergesidir. İnsanlığın bunda başarısız olma lüksü yoktur. İnsanlık daha önce de hatalar yapmıştı. Bunun bedelini ödedi. Gazze’deki bedelin kesinliğini görerek tekrar geriye dönmenin bir manası yok. Dolayısıyla Türkiye olarak çağrımız, Gazze’deki operasyonun bir an önce durdurulması, insani yardımın önünün bir an önce açılması ve 2 devletli çözüm sisteminin hayata geçirilmesi için özellikle Batılılar tarafından önemli çalışmaların başlatılmasıdır. Hem İsrail’in, hem Filistinlilerin, hem de bölgenin güvenliğinin tek yolu budur. Gereklidir. Çözümü yalnızca askeri zaferlerle ertelemenin uzun vadede güvenlik getirmediğini daha önce söylemiştik. Peki bunu daha net nasıl söyleyebiliriz?

Özellikle bu noktada Batılıların sadece gerçekçi ve akılcı önerilerle değil, İsrail üzerinde baskı kurması gerekiyor. Aksi takdirde bölgemiz daha büyük risk altındadır.

Bakan Fidan, bir başka basın mensubunun sorusunu şöyle yanıtladı;

‘Evet, dediğiniz gibi krizin başladığı günden bu yana yoğun bir diplomatik trafik var, dediğim gibi Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda inanılmaz hassas. Özellikle iki ana şeritte, çok yoğun bir iş yükü ve temas trafiğiyle çalışıyor. Birincisi mevcut krizin derinleşmesini önlemek için yürütülen çalışmalardır. İkinci olarak bu krizin bir daha tekrarlanmaması için neler yapılabilir, buna yönelik atılan adımlar ve biz bunları da arkadaşlarımızla son derece koordineli bir şekilde yürütmeye çalışıyoruz.

Mısır ve diğer ülkelerle yürütülen insani yardım çalışmaları var. Özellikle El Ariş merkezli insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri ve oraya gönderdiğimiz yardımlar değerlidir ve diğer devletlerle koordinasyon halindedir. Esir değişimi konusunda Katar’a tam desteğimiz var. Bu konuda elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz.

Öte yandan, bu seferki krizin büyüklüğü ve ortaya çıkabilecek olası risklerin büyüklüğü, daha önceki Gazze krizlerinden farklı olarak temaslarım sırasında edindiğim izlenim, bölgede bu konuda çok yüksek bir farkındalık ve uzlaşının olduğu yönünde. Siyasi çözümün artık ertelenmemesi gerektiğini ve bunun bir zorunluluk olduğunu ifade etti.

Bildiğiniz gibi son yıllarda 2 devletli çözüm önerisi bir nevi rafa kaldırılmış, bunun artık yeni bir normal haline geldiği, çatışma ve dram olmadan Filistin sorununun pek gündeme getirilmediği görüldü. Aslında bu daha büyük bir felaketin sessiz habercisiydi ama biz Türkiye olarak sürekli uyarmamıza rağmen farkında değildik. Bir başka deyişle ‘işler böyle yürümüyor’. Sadece bölgedeki bazı ülkelerle barış yapılması bölgeye istikrar, barış ve taraflara güvenlik getirmeyecektir. ‘Bu barış Filistinlilere de sağlanmalıdır.’

Gördüğümüz şu ki, bölge ülkeleri ‘2 devletli çözüm için elimizden geleni tüm gücümüzle yapmamız gerektiğini’ artık tam anlamıyla anlamış durumdalar. Tabii daha önce de burada dile getirmiştim. İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen bazı Batılı ülkelere büyük sorumluluk düşüyor ve onların da aynı tutumu sergilemeleri gerekiyor. Aksi takdirde bölgede geçici ateşkesler ve bir dizi geçici zafer yaşanacak ama bizi daha büyük riskler ve sorunlar bekliyor olacak.

Yeteneğimiz var, aklımız var ama bu tehdidi bu şekilde gördüğümüzde tedbir almıyoruz, bu da bazıları tarafından tarihe farklı bir zaaf ve kasıt olarak geçecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort